Bitlis'teki STK'lar, Trump'ın açıklamasını protesto etti
ABD Başkanı Donald Trump’ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile "Yüzyılın Planı" adı altında yaptığı toplantı sonrası, sözde Ortadoğu barış planını olarak Kudüs’ün, bölünmeden İsrail'in başkenti olacağı yönündeki açıklaması ve twitter hesabından paylaştığı haritada, Türkiye'nin birçok şehrinde olduğu gibi Bitlis’te de protesto edildi.
Cuma namazı sonrası Bitlis il merkezindeki Ulu Cami önünde toplanan yaklaşık 50 kişilik grup slogan atarak ABD Başkanı Trump’ın açıklamalarını protesto etti ve ardından basın açıklaması yapıldı.
Grup adına basın açıklaması metnini okuyan Bitlis Medeniyet Platformu Dönem Başkanı Cengiz Şahin, Kudüs’ün Filistin'in başkenti olduğunu söyleyerek, “İsrail diye bir devlet yok ki başkenti olsun" dedi.
Kar yağışına rağmen yoğun katılım gören basın açıklaması öncesi, depremden dolayı Elazığ ile Malatya’da hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve yaralılara acil şifa dileğinde bulunuldu. Ardından, AP Genel Kurulu tarafından Brüksel'de gerçekleştirilen "Yunan Adalarında İnsani Durum" toplantısında, Türk bayrağını yırtan Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi Yunan vekil Ioannis Lagos protesto edildi.
Cengiz Şahin, yaptığı basın açıklamasına şöyle devam etti;
“ABD’nin haydut başkanı Trump, işgalci İsrail başbakanı Netanyahu ile düzenlediği ortak basın toplantısında sözde Orta Doğu barış planını açıkladı. Kudüs’ü işgalci İsrail’in başkenti olarak tanıyan ve büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyan ABD bugün yeni bir skandala daha imza attı. ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak servis edilen tek taraflı anlaşma Siyonistlerin yayılmacı politikalarına onay verirken, Filistinlileri parya olarak yaşamaya mahkum ediyor. ABD Başkanı Trump ve Netanyahu kameralar karşısına geçerek Küdüs’ü bir bütün olarak İsrail’in başkenti olarak kabul ettiklerini açıkladı. Göreve geldiği günden bu yana Siyonistlerin emir eri gibi hareket eden Trump, aldığı kararlarla Siyonistleri şımartarak Filistin halkının meşru haklarını yok saymaktadır.
Trump o günkü açıklamasında; işbirlikçi/hain, Bahreyn ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman'a toplantılarına elçi gönderdikleri için teşekkür etti. Emperyalistlerin elinde birer oyuncağa dönüşen bu kukla yönetimleri tarih asla affetmeyecektir. Plan tamamen Filistin’in yok olması ve Kudüs’ün ilhak edilmesidir. İsrail, ABD’nin desteğiyle Filistin topraklarındaki işgali ilelebet sürdüreceğini sanıyor. Kudüs’le ilgili böyle hadsiz ve hukuksuz bir tasarruf ABD’yi de İsrail’i de hiç ummadıkları bir neticeyle karşı karşıya bırakacaktır. Tüm dünya biliyor ki ABD, Afganistan’dan Irak’a, Suriye’den Libya’ya İslam coğrafyasını kana boyayan seri bir katildir. Aynı ABD’nin Siyonist işgalin ilk günlerinden beri terör şebekesi İsrail’i kanatları altına aldığını herkes görüyor ve biliyor. Bugün burada; ilk kıblemiz Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ve ilhak eden ABD'yi kınamak için toplanmadık. Bugün kınama günü değildir, bugün Kudüs için ağıt yakma günü değildir. Bugün Ümmetin 15 Temmuz'udur. Bugün Kudüs için eyleme geçme günüdür. Bugün artık kınamanın ötesine geçme günüdür. Sadece kınama pasifliğimizi örtmesin, bizi harekete geçirsin.
Ey Selahhaddin, Ey Şeyh Ahmed Yasin, Ey mabedimiz için can veren şehitler size söz veriyoruz ki, Kudüs ile özgürleşip, Kudüs ile dirilinceye kadar, sizin soluğunuz ve sizin haykırışınız olacağız. ABD'nin bu kararı İsrail’in, bütün Filistin’i işgal etme planının bir parçasıdır. Bu plan yeni değildir. ABD bu kararı 1995 yılında almıştır. Kudüs’ün Müslümanların elinden çıkmasının 100. yıldönümünde bu karar bilinçli olarak uygulamaya konulmuştur. İsrail Filistin’i işgal sonrasında, işgal topraklarını Suriye ve Türkiye ekseninde genişletmeyi amaçlamaktadır. Bu planı uygulamak için de ABD ile işbirliği yapmaktadır. ABD İsrail ile birlikte işgalin tarafı olduğunu açıkça ilan etmiştir. Ancak İsrail’in Kudüs’ü ilhak karar nasıl hiçbir zaman kabul görmemişse, ABD'nin bu kararı da aynı şekilde vicdan, hukuk ve tarih önünde hükümsüzdür. Bu kararı da asla tanımayacağız.
İsrail’in varlık sebebi işgal, kan ve gözyaşıdır. İsrail’in işgali ulusal ve uluslararası hukukta onaylanmış değildir, onaylanması da mümkün değildir. Kudüs’ün statüsü konusunda BM'nin kararları nettir. 1967 sınırları sonrasında yapılan ve yapılacak bütün işgaller, yerleşkeler, utanç duvarları illegal olarak tescillenmiştir. Ancak, ABD ile İsrail uluslararası hukukun ve sistemin kararlarına karşı koymakta, tüm dünyaya meydan okumaktadır.
Şimdi önümüzde iki seçenek var. Ya dünyadaki tüm devletler kendi hukukunu uygulayacak ve dünyaya kaos hakim olacak, ya da BM başta olmak üzere tüm uluslararası mekanizmaları ABD ve İsrail’in hukuka uyması için gereğini yapacaktır. Bu da BM Genel Kurulunun Filistin özel gündemi ile toplanması ve caydırıcı kararlar alıp uygulaması ile sağlanabilir. Cılız da olsa dünya liderlerinden gelen tepkiler ümit vericidir. Herkes için barış, ancak İsrail işgali sona erdiğinde ve Filistinliler kendi yurtlarında özgür olabildiğinde mümkün olacaktır.
İslam Dünyası da Filistin'e ve Filistin’in Başkenti Kudüs’e sahip çıkmalı. Siyasi, ekonomik, hukuki her türlü desteği sağlamalıdır. İsrail ile ABD ve İsrail destekçisi tüm ülkelere siyasi, ticari, ekonomik her türlü boykot ve ambargo uygulanmalı, İsrail ile siyasi, ticari, diplomatik ve ekonomik ilişkiler kesilmelidir. Bizim şer bildiğimiz şeylerde hayır, hayır bildiğimiz şeylerde şer olabilir. Biz bilemeyiz, ancak Allah bilir. İşte bizim şer olarak gördüğümüz bu karar da, üzerine ölü toprağı serpilen Ümmetin uyanışına ve dirilişine vesile olacaktır İnşallah.
İsrail ve ABD'yle dost olan Arap ülkeleri belki de kendilerini tekrar sorgulayacaklardır. Umudumuz iş birlikçi yöneticilerden değil, Müslüman halklardandır. Kudüs Muhafızı şeyh Raid Salah’ın deyişiyle ‘Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu Şam ve Halep’teki Emevi Camii’nin kurtuluşuyla kaimdir.’ Bugüne kadar onurlu ve azimli bir mücadele ortaya koyan Filistin halkını da buradan selamlıyor ve şükranlarımızı sunuyoruz. Bundan sonra da maddi ve manevi olarak yanlarında olduğumuzu ilan ediyoruz. Ama Kudüs davası sadece Filistinlilerin değil, Tüm İslam ümmetinin ve insanlığın davasıdır. Filistin ve Kudüs’ün müdafaası hepimizin mesuliyetidir.
Kudüs, maddi bir mekanın değil, manevi coğrafyamızın ismidir. ‘Gökte yapılıp yere indirilen şehirdir Kudüs,’ bitmeyen duamızdır. İstanbul Kudüs’ündür, Kudüs İstanbul’un. Kudüs bize emanettir. Kudüs barışın başkentidir. Kudüs insanlığın vicdanıdır. Kudüs Ümmetin göz bebeğidir. Kudüs Müslümanların kutsalıdır. Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir. Kudüs bizim özgürlüğümüzdür. Kudüs özgür değilse dünya tutsaktır. Kudüs düşerse Mekke düşer, Medine düşer, Bitlis düşer, İstanbul düşer. Kudüs düşerse hepimiz düşeriz.
Evet, adalet olmadan Kudüs’e avdet olmaz. Halife Hz. Ömer (R.A.), Ebu Ubeyde bin Cerrah komutasındaki orduyu Kudüs’ün fethi için uğurlarken şu tarihi tembihte bulunuyordu,
‘Senden illa da fetih beklemiyorum. Emrindeki ordu Peygamber ordusudur. Onları haramdan ve zulümden uzak tut yeter.’ Fetihten sonra Kudüs’ün anahtarını teslim almak için Kudüs’e giden Halife Hz.Ömer (R.A.)’nın adaletine tanık olan Kudüs Baş Patriği Sophronius ağlayarak şu cümleyi tarihe not düşecekti, ‘Müslümanlarda bu adalet var olduğu sürece biz Kudüs’ü ebediyen kaybettik.’ Biz de inanıyoruz ve biliyoruz ki, Kudüs Filistin'in başkentidir ve İnşallah hiçbir zaman İsrail’in başkenti olmayacaktır.
Ve diyoruz ki, ‘İsrail diye bir devlet yok ki başkenti olsun’
Rabbimizin şu ayeti ve emri ile haykıralım; ‘Onlar, başka değil, sırf Rabbimiz Allah’tır, dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.’ (Hac Suresi, 40. Ayet)”
Yapılan basın açıklamasının ardından dualar okundu ve grup sessizce dağıldı. Basın açıklamasına bazı STK temsilcileri ve üyeleri ile çok sayıda vatandaş katıldı.
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.