remzi.oto@yahoo.com
Eski Sistemdeki Denetim Anlayışı ile Yeni Sistemdeki Denetim Anlayışı ve Denetimin Başı
Değerli okuyucularım, 2018 yılı Haziran öncesi Türkiye’de en üst denetim birimi olarak Başbakanlık Teftiş Kurulu (BTK) bulunmaktaydı.
3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Kanununun 20. Maddesinde, bütün kamu kurum ve kuruluşlarında teftiş, inceleme, denetim ve bu maksatla kurulmuş olan birimlerin görev, yetki ve sorumluluklarına haiz olarak her türlü inceleme, araştırma, soruşturma ve teftişi yapmak veya yaptırmak Başbakanlık Teftiş Kurulunun görevleri arasında sayılmış idi. Her bakanın Başbakana karşı kendisinin ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden sorumlu bulunduğu ve Başbakanın, bakanların görevlerini Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilmesini gözetmek ve düzeltici önlemleri almakla yükümlü olduğu hususu Anayasanın 112 inci maddesinde düzenlenmişti. Başbakanlık müfettişleri ise, Başbakan adına bu denetim ve gözetim yetkisini kullanmakta idiler.
Ayrıca, BTK yönetmeliğinin 10. Maddesinde, “Başbakanlık müfettişleri Başbakanlık Makamına bağlı olup, doğrudan doğruya Başbakan adına, …………. ile görevli ve yetkilidirler” ibaresi yer almaktaydı.
Çok geniş görev, yetki ve sorumluluklarla donatılan Başbakanlık müfettişliğine giriş ve yükselme ise, kariyer esasına dayanmaktaydı. Başbakanlık müfettişler görevleri süresince kendilerine verilen işleri mümkün olduğunca detaylı ve tarafsız bir şekilde yerine getirmeye çalışmakta idiler. Tabii ki bu çalışma anlayışı 2009 yılı ve sonrasında, Teftiş Kurulu başkanının değişmesiyle birlikte araştırma, inceleme ve soruşturma anlayışı ve denetime bakış açısının değişimini birlikte getirdi. Bu dönemden sonra ilk defa bir Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı denetimi altındaki bir kamu bankasına Denetim Kurulu üyesi oluyordu. Ve şuanda bile bu görevi devam etmektedir (Vakıfbank).
2018 yılı Haziran ayından sonra ve yeni yönetim sisteminin yürürlüğe girmesiyle birlikte, Başbakanlık Teftiş Kurulu kapatılmış ve bütün yetkileri Devlet Denetleme Kuruluna(DDK) devredilmiştir. Başbakanlık müfettişlerinin de DDK’nın çatısı altında görevlerinin sürdürülmesi beklenirken, maalesef bir el devreye girerek bunun olmasına izin vermemiş, kariyerden gelen Başbakanlık müfettişleri umulmadık bir şekilde statü, unvan ve mali kayıplara maruz bırakılmak suretiyle değişik bakanlıklara atanmaları yapılmıştır. Bu şekilde hoş olmayan bir muameleye maruz kalınmasındaki temel sebep, kişilerin yasa yaparken işin ehli ile çalışmak, devletin geleceği ve kurumsallaşmasını değil, aksine tamamen kendi kişisel egolarını ön planda tutmalarından kaynaklandığı, söylenebilir.
5 sayılı Cumhurbaşkanlığı KararnamesiDDK’nın işleyişi ve görevleri yanında, 13. ve 14.maddelerinde, denetçiler ile ilgili düzenleme bulunmaktadır. Denetçiler, kendi alanlarında en az beş yıllık tecrübesi olanlar arasından seçilmektedir. Denetçilerin seçimi, tamamen DDK başkanının inisiyatifinde ve onayı ile olmaktadır. Yeni sistemde DDK’nın bu yapısı ile araştırma, inceleme ve soruşturma yapması mümkün müdür? Tabii ki mümkün değildir. Peki DDK bu görevlerini nasıl ifa etmektedir? Örneğin; DDK başkanı herhangi bir kamu kurumundan istediği kişiyi kurula denetçi olarak geçici veya sürekli olarak görevlendirmektedir. Görevlendirilen bu kişiler geldikleri kurumlarda her türlü inceleme ve soruşturmayı yapmakla görevlendirileceklerdir. Peki, görevlendirilen bu denetçiler yarın yönetimin değişmesi halinde ve gelen yönetimin onlarla çalışmak istememesinde ne olacak? Haliyle kurumlarına geri dönecekler ve denetledikleri kurumun emrinde çalışmaya başlayacaklardır. Bu durum, denetçilerin asıl kurumlarında istenmeyen kişiler, sürekli olarak itilip kakılmalarına ve dolayısıyla devlet kurumları içinde huzursuzluğa neden olacaktır.
DDK’nın yapısının bu şekilde düzenlenmesi, özel sektör ve kamuda yıllarca çok önemli inceleme ve soruşturmalara imza atan ve işin ehli olan Başbakanlık müfettişlerinin DDK’ya alınmamasındaki temel sebep, devletin sürekliliği ve kurumsallaşmasının yasa düzenlenirken bazı kişilerin bütün yetkiler bende olsun ben yapayım, egosuna kurban edilmiştir maalesef. Dünyadauygulanmakta olan denetim sistemlerinde, en üst denetimin başının denetlenen kurumlarda görev almaması, etik olması, tarafsızve objektif olmasına çok önem verilmektedir.
Peki bizde öyle mi? Araştırın, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir dönemde denetimin en tefesindeki şahısın 5 yerde birden -ki bu denetlediği kurumlardır- görev vemaaşalmasıgörülmemiştir. Ancak, maalesef bu durum şuan ülkemizde yaşanıyor, eğer bir ülkede Denetiminen üst biriminin başındaki şahıs;
Devlet Denetleme Kurulu Başkanı,
Borsa İstanbul A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi,
OYAK Erdemir A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi,
Vakıfbank A.Ş. Denetleme Kurulu Üyesi,
Türkiye Tenis Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ise,
Ki bu şahıs, şuan DDK Başkanı Y.A’dır. Bu durum gerek etik yönünden gerekse denetimdeki objektiflik, liyakat ve şimdiye kadar denetim sisteminde uygulanan yönetim anlayışı yönünden konuların incelenmesi ve soruşturulmasında son derece düşündürücü bir tablo ortaya koymaktadır. Peki bu durumnasıl bir sonuç ortaya çıkarmaktadır? Diyelim ki Borsa İstanbul veya Vakıfbank yönetimi herhangi bir şekilde şikayetsözkonusu oldu. Bu durumda kim ne şekilde ve hangi yetki ile DDK’nın başındaki şahıs hakkında işlem tesis edebilecektir. Bu mümkün mü? Şuan ki durumda bu asla ve asla mümkün değildir. Şimdilik yazacaklarım bu kadar, 17-25 Aralık öncesi ve sonrası olayların anlatımının devamı gelecek. Ayrıca, bu konuları kitap haline getirdim, yazdıklarımı bütün yönleriyle ve belgeleriyle birlikte Türkiye’nin hizmetine sunacağım İnşallah.
Selam ve dua ile…
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.