musatuga@gmail.com
Onarıcı Adalet İle Uzlaştırma Kavramı
Kıymetli okuyucularım, bu yazımda kısaca onarıcı adalet ile bir nevi onun uzantısı diyebileceğimiz ve ceza hukukunda yer edinen uzlaştırma müessesesine değineceğim.
Merkezinde bireyin yer aldığı onarıcı adalet sisteminin amacı bireyin suçlu ilan edilip cezalandırılması yerine nasıl davranması gerektiği, neyin yanlış neyin doğru olduğu hususu kendisine hatırlatılıp sebep olduğu zararın giderilmesidir. Onarıcı adalet kısaca fail ve mağdur arasındaki karşılıklı görüşmelerden yola çıkılarak bir sonuca varılma işlemidir. Temel ilke süreç sonunda mağdur, fail ve toplum açısından adaletin sağlanmasıdır.
İlk olarak 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Yeni Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile mevzuatımıza giren ve onarıcı adaletin ceza hukukundaki yansıması olarak değerlendirebileceğimiz uzlaştırma kavramı ise failin işlediği iddia edilen bir suçla alakalı olarak mağdur ile fail arasındaki sorunun failin sebep olduğu zararın giderilmesi ile ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir süreçtir. Türk Ceza Kanunu 73. Maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253, 254 ve 255. maddelerinde düzenleme alanı bulmuştur. İlk başlarda dar kapsamlı bir alana sahipti ve taraflar sadece belli başlı birkaç suç tipi için uzlaşma yoluna gidilebiliyordu. 24 Kasım 2016 tarih ve 6763 sayılı Kanunla 253’üncü maddenin hem ismi değiştirilmiş hem de kapsamı genişletilerek, uzlaştırma usulü yeniden düzenlenmiştir. Değişikliklerle birlikte hem uzlaştırma kapsamındaki suç sayısı artırılmış hem uzlaşma sonunda tarafların yerine getirebileceği edimlerde çeşitlilik sağlanmıştır.
Hukukumuza girdiği ilk dönemde değeri fazla anlaşılmayan ve yabancı kaldığımız ‘’uzlaştırma kavramı’’ özellikle son dönemlerde tarafların sürece katılım sağlamasıyla ön plana çıkmıştır. Failin yaptığı hareketin doğru olmadığını görüp kendisini düzeltmesi açısından bir şans daha elde etmesi mağdurun ise faille görüşüp faile sebep olduklarını hatırlatması açısından son derece önemli bir rol üstlenen uzlaştırma kavramı aslında yabancısı olduğumuz bir konu değil tam aksine eskiden beri aşinası olduğumuz bir durumdur. Şöyle ki her kabileden veya çevreden sözü geçen sözüne itibar edilen birileri olmuştur. Bir sorun halinde bu sözü geçene başvurulur ve bunun üretmiş olduğu çözüm yolunun doğru olduğu kabul edilir. Aslında uzlaştırma süreci de buna benzemektedir. Zaten uzlaştırma kavramının çıkış süreci irdelendiğinde yerel çapta ortaya çıktığı görülecektir. İlerleyen süreçte tüm dünyaya yayılmış ve önemli bir alternatif çözüm yolu haline gelmiştir.
Uzlaştırma sonunda taraflar aşağıda saydığım bir konu üzerinde anlaşabilirler bununla birlikte taraflar karşılıklı bir şey alıp vermeden de anlaşabilir. Ceza Muhakemesi Yönetmeliği söz konusu edimin yani tarafların yerine getirmek konusunda anlaştığı şeyin hukuka ve ahlaka uygun olması gerektiği kriterini aramaktadır. Örneğin size tokat atan birisiyle yapılan müzakerelerde siz de ona tokat atmak şartıyla uzlaşırım derseniz uzlaşma sağlanmamış olur çünkü böyle bir istem hukuka uygun olmaz.
Taraflar şu hususlardan anlaşabilir;
a) Fiilden kaynaklanan maddi veya manevî zararın tamamen ya da kısmen tazmin edilmesi veya eski hale getirilmesi.
b) Mağdurun veya suçtan zarar görenin haklarına halef olan üçüncü kişi ya da kişilerin maddi veya manevi zararlarının tamamen ya da kısmen tazmin edilmesi veya eski hale getirilmesi.
c) Bir kamu kurumu veya kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluş ile yardıma muhtaç kişi ya da kişilere bağış yapmak gibi edimlerde bulunulması.
ç) Mağdur, suçtan zarar gören, bunların gösterecekleri üçüncü şahıs veya bir kamu kurumu ya da kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluşun belirli hizmetlerinin geçici süreyle yerine getirilmesi.
d) Topluma faydalı birey olmayı sağlayacak bir programa katılımın sağlanması.
e) Mağdurdan veya suçtan zarar görenden özür dilenmesi.
Taraflar uzlaştırma süreci sonunda edimsiz olarak da uzlaşabilirler. Yani süreç sonunda karşılıklı bir şey alıp vermeden de uzlaşma sağlanabilir.
Söz konusu edimlere bakıldığından iki tarafın da kabul edeceği cinsten olduğu görülmektedir. Uzlaştırma sürecinin hem toplum hem fail hem mağdur açısından faydası olduğu gibi yargılama sürecine de katkısı olmaktadır. Uzlaşmanın sağlanması halinde bireyler arasındaki gerginlik bitecek ve bu sayede toplumsal barış sağlanmış olacaktır yine fail açısından bakacak olursak failin ceza alma riski ortadan kalkacak sabıkasız bir sicile sahipse bu durumu devam edecek ve maddi tazminat davalarıyla uğraşmak zorunda kalmayacaktır. Mağdur ise zararı daha kısa sürede karşılamış olacak ve sürekli adliye koridorlarında beklemek zorunda kalmayacaktır. Yargılama sürecine de ciddi bir katkı sunacak olan uzlaştırmanın yargıdaki dosya sayısını azaltacağı haliyle yargıdaki iş yükünü hafifleteceği ve adaletin daha kısa sürede tecelli etmesine katkı sunacağı da su götürmez bir gerçektir.
Yazıma Gandi’nin “Her sabah kalktığım zaman kendi kendime şöyle söz veririm; Dünya üzerinde vicdanımdan başka kimseden korkmayacağım. Kimsenin haksızlığına boyun eğmeyeceğim. Adaletsizliği adaletle yıkacağım ve mukavemet etmekte ısrar ederse onu, bütün mevcudiyetimle karşılayacağım” sözüyle son verirken, hepinize esenlikler diliyorum.
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.