musatuga@gmail.com
Tasarrufun İptali Davaları ve Yargıtay Uygulaması
Kıymetli okuyucularım merhaba.
Bu haftaki yazımda alacağını tahsil edemeyen alacaklının açabileceği tasarrufun iptali davasında, Yargıtay’ın son uygulaması çerçevesinde bahsetmeye çalışacağım.
Kaynağını İcra İflas Kanunun 277. ve devamı maddelerinde alan tasarrufun iptali davası; YHGK, T. 08.10.2019, E. 2017/17-2248, K. 2019/998 sayılı kararında kısaca borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak için yaptığı tasarruflarını, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüzleştirmeye yönelik bir dava olarak tanımlanmıştır.
Tasarrufun iptali davasında temel amaç alacaklının menfaatinin korunmasıdır. Nitekim alacağını elde edemeyen alacaklı; açacağı tasarrufun iptali davası sayesinde, borçlunun alacağı bertaraf etmek amacıyla daha önce yapmış olduğu tasarruf işlemleri sonucunda kaçırmış olduğu malvarlığının tekrar borçlu adına dönmesi sağlanacak ve böylece bu mal varlığı üzerinde alacağına kavuşabilecektir.
Tasarrufun iptali davasının davacısı kesinleşen icra takibindeki dosyada alacağını elde edemeyen alacaklı kişidir. Tasarrufun iptali davasında davalılar ise tasarruf işlemini gerçekleştiren borçlu ve borçlu ile hukuki işlem tesis eden veyahut borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan üçünü şahıslar ile bunların mirasçılardır.
Tasarrufun iptali davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bununla birlikte tasarrufun iptali davaları kişisel hakka dayandığı için yetkili mahkeme HMK. Md. 6’daki genel yetki kurallarına göre belirlenecektir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Madde 6’ ya göre genel yetkili mahkeme davalının dava tarihindeki yerleşim yeri mahkemesidir. Tasarrufun iptali davasında davalılar en az iki kişi olduğu için HMK md.7/1 hükmüne göre, davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinden de bu dava açılabilir.
Tasarrufun iptali davası İcra İflas Kanunu 284.maddesi gereğince beş yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Dava açma süresi hak düşürücü süreye tabii olduğundan bu beş yıllık süre geçtikten sonra tasarrufun iptali davası açılamayacaktır.
Tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için İcra İflas Kanunu 277. Maddesinde alacaklının elinde kesin veya geçici aciz belgesinin bulunmasının gerekli olduğu hükme bağlanmıştır. Yani İcra İflas Kanununun 277. Maddesinde özel bir dava şartı yer almakta olup kesin veya geçici aciz belgesi olmadan bu davanın açılamayacağını söylemek mümkün.
Bunun yanında Yargıtay tarafından da kabul edilen özel dava şartları mevcuttur. Bunlar şu şekilde sıralanabilir.
-Davacının borçludaki alacağının gerçek bir alacak olması,
-Borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması,
-İptali istenen tasarrufun, takip konusu borçtan sonra yapılmış olması,
Kesin veya geçici aciz belgesi tasarrufun iptali davası için özel bir dava şartı olduğundan mahkeme bu eksikliği kendiliğinden göz önünde bulunduracaktır. Bununla birlikte Yargıtay yakın tarihli kararlarında süreklilik kazandığı üzere bu eksiklik her aşamada giderilebilir. Kısaca izah etmek gerekirse kesin veya geçici aciz belgesi olmadan dava açılması halinde mahkemece dava usulden reddedilmeyecek olup eksikliğin giderilmesi için mahkemece süre verilecektir.
İptal davasının koşullarından biri olarak alacaklının elinde kesin (İİK.143) veya geçici (İİK.105/2) aciz belgesinin bulunması gereklidir. Kesin veya geçici aciz vesikasının bulunması, iptal davası için ön koşul ise de bunun davanın açılmasından önce alınması zorunlu değildir. Davanın açılmasından sonra alınabileceği gibi, temyiz aşamasında ve hatta bozmadan sonra karar düzeltme aşamasında bile alınıp ibraz edilmesi yeterlidir. Ayrıca borçlunun haczi kabil malının bulunmaması halinde durumu tespit eden haciz zaptı, geçici aciz belgesi niteliğinde kabul edilebilir. (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 24.12.2020 tarihli, 2017/ 420 E. ve 2020/ 8832 K.)
Öte yandan; bu tür davalar, elinde geçici (İİK.m.105) veya kat’i (İİK.m.143) aciz belgesi bulunan alacaklılar tarafından açılabilir. Bu husus davanın görülebilme koşulu olmakla birlikte aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasında ve hatta hükmün Yargıtay’ca onanmasından (veya bozulmasından) sonra bile sunulma olanağı vardır. Somut olayda davacı vekili aciz vesikası ibraz etmediği gibi, sonrasında davalı borçlunun adresinde haciz de yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, dava şartı olan geçerli bir aciz vesikasının bulunmaması (İİK. 105-143 Md.) sebebi ile de davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetli değildir. (17. Hukuk Dairesi 29.06.2020 tarihli, 2017/3535 E. ve 2020/4063 K.)
Son olarak, muvazaa nedeniyle açılacak olan tasarrufun iptali davasında Yargıtayın değişen uygulamasından da bahsetmek istiyorum.
Yargıtay’ın daha önce vermiş olduğu kararlar irdelendiğinde dava ön şartı olarak borçlunun iptale tâbi tasarrufunun alacağın doğmasından sonra yapılması gerektiği şeklinde olduğu görülecektir. Fakat Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2020/1254 E., 2021/1330 K. ve 22.03.2021 tarihli kararında; muvazaaya dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasında borcun doğum tarihinin önemli olmadığına hükmetmiştir.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 2020/1254 E., 2021/1330 K. ve 22.03.2021 tarihli kararında özetle;
“Muvazaa iddiasına dayalı tasarrufun iptali davaları her zaman açılabilecek olup, muvazaa iddialarında hak düşürücü süre ya da zamanaşımı süresi söz konusu olmaz. Bu, hükümsüzlüğün doğal bir sonucudur. Tasarrufun iptali davasında tasarrufun, borcun doğum tarihinden sonra yapılması dava açılabilmesinin sebeplerinden biriyken, muvazaa davalarında işlemin ne zaman yapıldığının bir önemi yoktur. Nitekim, kesin hükümsüz sayılan bir işlemin ne zaman yapıldığının bir önemi de bulunmamaktadır. Zira işlem, yapıldığı andan itibaren geçersiz sayılır. Davaya konu edilen muvazaalı işlem, borcun doğumundan önce veya sonra yapılmış olsa da butlan yaptırımına tabidir.”
Şeklinde karar vermiş olup muvazaa iddiasına dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davalarında tasarruf işleminin borcun doğumundan önce yapılmasının davanın açılmasına engel teşkil etmeyeceği belirtilmiştir.
Bu davanın lehinize ve daha kısa sürede sonuçlanması için bir avukattan hukuki yardım almak ve süreci avukat eliyle sürdürmek yararınıza olacaktır.
Tüm okuyucularıma sağlıklı günler dilerim.
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.